Bütün insanlar doğduklarında eşit haklara sahiptir. Beslenme, barınma, giyinme, eğitim, sağlıklı bir çevrede yaşama ve oyun
oynama çocukların en temel ihtiyaçlarıdır. Bunlar aynı zamanda birer haktır. Ancak çocukların
haklarından yararlanabilmeleri genellikle büyüklerin yardımıyla mümkün olabilmektedir. Bu nedenle
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çocuk haklarını güvence altına almak için 20 Kasım
1989’da Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi kabul etmiştir.
Birleşmiş Milletler: Dünyadaki bütün devletlerin, insan hakları, çevre, ekonomi,
savaş gibi konularda ortak iş birliği yapmak ve sorunlara çözüm bulmak
için oluşturduğu bir örgüttür. Şu anda 193 ülke bu kurulda yer almaktadır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi: Birleşmiş Milletler Kurulu tarafından 20 Kasım 1989
tarihinde kabul edilmiştir. Türkiye’nin de imzaladığı bu sözleşme ülkemizde 1995
yılında yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmeyi 142 ülke imzalamış ve
imzalayan devletler çocukların en temel haklarını kanunlarla garanti altına almıştır.
Madde 1: Her birey on sekiz yaşına kadar çocuk olarak kabul edilir.
Madde 2: Bu sözleşmeyi imzalayan devletler çocukların haklarını korumak zorundadır.
Madde 6: Her çocuğun yaşama hakkı vardır. Devletler çocuğun
hayatta kalması için her türlü imkânlarını kullanmak zorundadır.
Madde 7: Her çocuğa doğar doğmaz bir isim verilir ve
devletin vatandaşlığına kayıt edilir. Kimlik kartı çıkarılan her çocuk vatandaşlık
haklarından eşit olarak yararlanmaya başlar.
Madde 9: Hiçbir çocuk anne ve babasından ayrı yaşamaya zorlanmaz. Eğer çocuk, anne ve
babasından şiddet, ihmal ve istismar görürse devlet çocuğu korumak zorundadır.
Mahkeme kararı olmadıkça hiçbir çocuğun anne ve babasını görmesi engellenemez.
Madde 12: Çocuklar düşüncelerini her türlü ortamda sözlü ve yazılı
olarak açıklayabilirler. Ancak açıklamalarında başkalarına hakaret ve saygısızlık yapamazlar.
Madde 14: Çocuklar dini ibadetlerini yerine getirmede engellenemez. Anne ve babalar
çocuklarına dinleri konusunda yol gösterirler.
Madde 16: Çocukların kendilerine özel yaşamlarına, eşyalarına,
iletişimine, yaşam yerine, onuruna, itibarına karışılamaz.
Madde 17:Çocuklar her türlü yazılı, görsel, sesli araçlarla bilgi
edinme hakkına sahiptir. Ancak devlet ve anne babalar çocuğun ruhsal durumunu
bozacak kaynaklardan korumak zorundadır.
Madde 20: Çocuklara anne-baba dâhil hiç kimse şiddet, istismar, ihmal, kötü muamele yapamaz.
Böyle bir durumda çocuk şikâyet etme ve devletten korunma isteme hakkına sahiptir.
Madde 24: Devletler çocukların sağlıklı yaşaması için her türlü
tedbirleri almak zorundadır. Çocukların dengeli ve düzenli beslenmeleri,
hastalıklardan ve zararlı alışkanlıklardan korunması için çalışmalar yapar.
Madde 28: Çocukların eğitim hakkı engellenemez. Devlet çocukların en üst
seviyeye kadar eğitim almaları sağlamalıdır.
Madde 31: Çocukların gelişmesi için yeterince serbest
zaman tanınması ve bu serbest zamanlarda dinlenme ve oyun oynaması sağlanmalıdır.
Madde 32: Çocuklar para karşılığı olsun ya da olmasın herhangi bir
işte ekonomik kazanç için çalıştırılamaz.
Tüm çocuklar haklarını bilmelidir. Hakları çiğnenen çocuklar, haklarını aramayı bilmelidirler.
Haklarını bilmeyenler sürekli haksızlığa uğrarlar. Başkaları tarafından kullanılırlar.
ihmal edilirler, haklarından yoksun bırakılırlar.
Çocukların haklarını korumak devletin, anne ve babaların sorumluluğu altındadır.
Hakları engellenen, mağdur edilen çocuklar haklarını aramak için ilgili kurumlara şikâyet
etme hakkına sahiptir.
Bütün insanlar doğduklarında haklara sahiptir.
Özgürlükler sınırsız değildir. Bu nedenle
insanlar evde, okulda, sokakta veya trafikte
istedikleri gibi davranamazlar.
Herkesin kendine göre sorumluluk ve
görevleri vardır. Bizim de kendimize,
ailemize, çevremize, ülkemize karşı
sorumluluklarımız vardır. Yaşımız ilerledikçe
sorumluluklarımız da artmakta yada değişmektedir.
Sorumluluk, kişinin kendi davranışlarının sonuçlarına sahip çıkmasıdır.
Sözlerinin ve eylemlerinin sorumluluğunu alan bireyler hayatın her alanında
sorumluluk duygusuyla hareket ederler. Böylece kendilerine ve topluma faydalı
olurlar.
Sorumluluk duygusu çocukların öz güvenini artırır.
Sorumluluk sahibi çocuklar kendi ihtiyaçlarını
karşılayabildiklerini gördükçe büyüklerinin yardımına
giderek daha az gerek duyarlar. Böylece bağımsız davranma,
karar verme ve eldeki kaynakları kullanma becerilerini geliştirirler.
Kendimize Karşı Sorumluklarımız: Kişisel
bakımımızı (tırnak kesme, banyo yapma, saçlarını tarama) yapmak, sağlığımızı korumak,
beslenmemize dikkat etmek, boşzamanlarımızda kendimizi geliştirmek, yeterince uyumak,
vücudumuza zarar verecek şeylerden uzak durmak, verdiğim sözleri yerine getirmek...
Ailemize Karşı Sorumluklarımız: Yatağımızı
ve odamızı toplamak, eşyalarımızı özenli bir
şekilde kullanmak, harçlığımızı planlı ve
tutumlu harcamak, aile bireylerine karşı
sevgi ve saygılı davranmak, kaynakları tasarruflu
kullanmak...
Okula Karşı Sorumluklarımız: Ödevlerimizi
zamanında yapmak, çantamızı önceden
ders programına göre hazırlamak, okul ve
sınıf kurallarına uymak, okulun giriş ve çıkış
saatlerine dikkat etmek, okul eşyaların özenli
kullanmak.
Topluma Karşı Sorumluklarımız:Sokakta veya
caddede başkalarını rahatsız edecek
davranışlardan kaçınmak, apartmanda oturuyorsak
balkon ve pencerelreden aşağı halı, kilim, örtü vb
şeyler silkelememek,çöp atmamak, yüksek
sesle müzik dinlememek, komşularımıza
karşı nazik olmak, sözümüzü tutmak,
aldığımız görevlerin gereğini yerine
getirmek...
Devlete Karşı Sorumluklarımız: Vergilerimizi vaktinde ödemek,
askere gitmek, seçimlerde oy kullanmak, kanunlara uymak...
Çevreye Karşı Sorumluklarımız: Çevremizi
temiz tutmak, hayvanlara ve diğer canlılara zarar
vermemek, geri dönüştürelebilir kaynaklar kullanmak,
geri dönüşümü olan ürünleri ayırmak...
Kişinin kendi davranışlarının sonuçlarına sahip çıkmasına denir.
Okul, insanın sosyalleşmesinde rol oynayan önemli bir kurumdur. Bu nedenle
toplumun genç bireylerine sadece bilgi öğretmeyi değil aynı zamanda hayata
hazırlayan becerileri kazandırmayı da amaçlar. İletişim kurma, kendini ifade etme,
zorluklarla baş edebilme, sorunlara çözümler üretebilme, takım çalışmalarına katılma bu
becerilerin bazılarıdır.
Öğrenciler okullarında çeşitli amaçlarla topluluklar kurar,
ilgi, istek ve yeteneklerine uygun gördükleri topluluğun etkinliklerine
katılırlar. Bu etkinliklere sosyal faaliyet denir. Bu faaliyetler sırasında demokratik
hayatın gereklerini yaparak ve yaşayarak öğrenirler. Başarma,
kendine güven, yeni dostluklar kurma ve kabul görme duygularını tadarlar.
Sorumluluk üstlenmeyi davranış hâline getirerek
toplumsal hayata daha özgür ve etkin bireyler olarak katılırlar.
Arkadaşlık ilişkilerini geliştirirler. Sorumluluk bilinci gelişir. Birlikte çalışma
alışkanlığı kazanılır. Boş zamanlarını değerlendirmeyi öğrenir. Bireyin kendisini,
yeteneklerini ve çevresini tanımayı öğretir. Yardımlaşmayı öğretir.
Demokrasinin kurallarını öğretir. Grup içinde ortak hareket etme bilinci
kazandırır.
Okulda birçok sosyal etkinlikler,
yarışmalar, kampanyalar, kermesler yapılır. Bu
etkinliklere katılarak yardımda bulunabiliriz.
Biz de kendimizin ya da başkalarının ihtiyaç
duyduğu konularda etkinlikler düzenleyebilir,
okulda çalışmalar yapabiliriz.
Yeteneklerimizden başkalarının
yararlanması için çalışmalar yapabiliriz.
Tanıdıklarımızdan destek olarak onların da
okulda çalışmalara katılmasını isteyebiliriz.
Bu çalışmalar bizim özgüvenimizi,
yeteneklerimizi, yardımlaşma ve sorumluluk
duygumuzu güçlendirir.
Okullarda Resim Kulübü, Spor Kulübü,
Müzik Kulübü, Sağlık ve Temizlik Kulübü,
Satranç Kulübü, İzcilik Kulübü,
Kütüphanecilik Kulübü, Sivil Savunma Kulübü,
Tiyatro Kulübü, Fen ve Teknoloji Kulübü,
Fotoğrafçılık Kulübü, Gezi-Gözlem Kulübü
gibi pek çok kulübe üye olabiliriz.
, insanın sosyalleşmesinde rol oynayan önemli bir kurumdur. Bu nedenle toplumun genç bireylerine sadece bilgi öğretmeyi değil aynı zamanda hayata hazırlayan becerileri kazandırmayı da amaçlar.
Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, yurdumuz galip devletlerin
işgaline uğramıştı. Bu durum karşısında bazı kişi ve gruplar
işgalcilere karşı direnmenin faydasız olduğunu söylüyorlardı.
Bu çevrelere göre Türk milletinin, varlığını sürdürebilmesi için
büyük bir devletin koruyuculuğu altına girilmeliydi.
Ancak Mustafa Kemal onlar gibi düşünmüyordu.
Mustafa Kemal’e göre özgürlüğe kavuşabilmenin yolu bağımsızlıktan geçiyordu.
Türk milleti bağımsızlığını kazanmanın yanında yönetme yetkisi anlamına gelen
egemenlik hakkına da sahip olmalıydı. Bu nedenle Mustafa Kemal Samsun’a çıktığı
andan itibaren bir yandan ülkeyi kurtarmaya, diğer yandan millî
egemenliği gerçekleştirmeye çalıştı. O, bu yoldaki en önemli adımını
23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisini açarak gerçekleştirdi.
TBMM’nin açılışıyla birlikte ulusal egemenliğe dayanan yeni
bir Türk devleti kurulmuş oldu. Yönetme yetkisini ifade eden
yasama, yürütme ve yargı güçleri Türk milleti adına onun temsilcilerinden oluşan BMM tarafından
kullanılmaya başlandı. Böylece Türk tarihinde ilk defa kişi egemenliğinden millet egemenliğine
geçildi.
Milli Egemenlik: Bir ülkeyi yönetme, kural koyma hakkıdır. Atatürk “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” diyerek Türkiye Cumhuriyeti’ni milletin yöneteceğini
söylemiştir. Ülkemizde egemenlik Türk milletinindir.
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir ülkenin etkisi altında kalmadan istediğini yapabildiği için
bağımsız bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan herkes
seçme ve seçilme yoluyla devlet yönetimine ortaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetme
hakkı (egemenlik) millete aittir. Egemenlik hakkı hiçbir kişiye, aileye, zümreye ait
değildir.
Osmanlı Devleti’nde egemenlik hakkı padişaha aitti.Milletin seçme ve seçilme
hakkı yoktu. Özellikle kadınların devlet
yönetiminde hiçbir hakları yoktu.
Bazı ülkeler padişahlık, krallık, prenslik
gibi yönetim biçimleri ile yönetilir. Bu durumda padişahlar ve krallar istediği gibi
kanun ve yasa çıkarabilir. Hiç kimseye hesap vermez.
Oysa ülkemiz demokrasi ile yönetildiği için egemenlik hakkı millete aittir. Seçme ve
seçilme hakkını kullanarak devleti yönetecek kişileri kendi iradesiyle belirleyerek karar
verir.
Milletin seçtiği milletvekilleri TBMM’de millet adına devleti yönetirler. İstediği
şekilde yönetilmediğini anladığı zaman seçim yoluyla başka milletvekilleri seçebilirler.
Tüm devlet yöneticileri kanunlar önünde hesap verir.
Not: Seçimle iş başına gelen yöneticiler; Cumhurbaşkanı, millet vekilleri,
belediye başkanları, muhtarlar. Memur olarak atanarak iş başına gelen yöneticiler; valiler,
il müdürleri (il sağlık müdürü, il milli eğitim müdürü..)...
15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi Günü
Ülkemizde 15 Temmuz 2016 günü millet
egemenliğini ortadan kaldırıp yerine kendi
egemenliğini kurmak isteyen bir yasa dışı bir
örgüt tarafından darbe girişimi yaşandı.
Ancak Türk milleti sahip olduğu egemenliği
kaybetmemek için bu örgüte karşı
direnişe geçti. O gün 248 insanımız şehit
olmuştur. Türk milletinin onurlu direnişi için
her yıl o gün 15 Temmuz Milli Birlik ve
Demokrasi Günü olarak kutlanır. O gün şehit
olanlar anılır.
15 Temmuz Milli Birlik ve Günü olarak kutlanır.